30 Temmuz 2009 Perşembe

Thumbsucking Wolverine


Street Art San Francisco adlı kitaptan arakladım bunu. Detayları yazıyor ama yine de belirtmekte fayda var:
Aaron Noble'ın Thumbsucking Wolverine adlı eseriymiş bu. 2003 yılında yapmış. Sanırım Rigo ile birlikte yaptıkları bu projenin genel adı Superhero Warehouse.
Blockhead - Carnivores Unite

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bazen

Bazen birini görüyorum ve bazen çok sevdiğim ama çok uzakta olan birine o kadar çok benzetiyorum ki...

Bir bakıyorum Complete Conan kitabını görünce gözlerinin içi parlıyor, bir bakıyorum Lone Wolf and Cub'ın ilk kitabını almış "Ben bunu alıyorum" diyor.

Ama o kadar sıradan bir isim ki aslında... 

Ben sadece izliyorum. Bazen sadece izlemek gerekiyor. Bazen de çekip çok uzaklara gidiyor insanlar.

Sixtoo - Daytime Drama

[yine winamp mucizesi]

Hate Free Zone 2: Geri Dönüşüm İnsanları

Hergün, heryerde karşımıza çıkan insanlar vardır; sırtlarında çuval iliştirilmiş bir arabayla falan çöp ayıklayıp satarak yaşamaya çalışan.

Yine hergün, heryerde karşımıza çıkan insanlar var; "abi açım be 1 tl versene" diyen. Vermeyince küfreden ve hatta tehdit savuran.

Bugün eve doğru yürürken iki tane genç kız gördüm. Çuvallı arabalarını kaldırımın kenarına çekmişler, bir apartman girişindeki merdiven altına çökmüşler, Uludağ Portakal eşliğinde ekmek arası birşeyler yiyorlar. O kadar sakin, temiz bir duruşları var ki... Zaten genelde de kimseye bulaşmayan, gerekmediği sürece pek konuşmayan, sadece konteynerin içinden çıkacak olan boş bira kutularına odaklanan insanlar bunlar. İşyerimin tam karşısında iki adet konteyner olması, bunları gözlemlemek için gayet elverişli bir ortam sunuyor bana. Ağzında pipoyla gezeni de var, üzerinde Binboa Votka gömleğiyle gezeni ve hatta Adidas ayakkabı giyeni de(tabii ki çöpten falan bulunmuş giysiler bunlar ama yine de gayet enteresan oluyorlar).

Şimdiye kadar bir tanesinin bile sağa sola sataştığına, birileriyle tartıştığına ya da çevreye en ufak bir rahatsızlık verdiğine şahit olmadım.

Şimdi hayatta kalmak için bu şekilde mücadele veren bir kesim varken gözlerimizin önünde, o "1tl versene" diye dolanan adamları, ayaklarına beton döküp boğazın serin sularına bırakasım geliyor desem vahşileşmiş olur muyum? Belki... Ama umurumda da olmaz!

Başta belirtmişim zaten, "nefret içerir" diye...

Nine Inch Nails-La Mer çalsa ne olur, çalmasa ne olur.

98 yılı falandı galiba, tomtom dinletmişti bu şarkıyı ilk.

Yeter bu kadar!

Reçel!

Logan Temalı Ürünler Serisi: 4
Gavur ellerde gören, duyan olursa, istiyorum bir kavanoz!
Nina Simone - Don't Smoke in Bed

Spike vs Clint!

-Ya ben Zagor gibi bir seri arıyorum ama ingilizce olsun vikvikvik
-Western seviyorsanız, Loveless var, güzeldir.
yanındaki kıza göstererek:
-Aaa bu güzelmiş! Aşkım bak burada ne var? Cowboy Bebop'a çok benziyor!

şimdi detay vermek istiyorum:
1. Loveless: Vertigo'dan çıkan, sert bir spaghetti western çizgi romanı.
2. Cowboy Bebop: Western'le uzaktan yakından alakası olmayan, meşhur Japon animesi ve
mangası.

Sonuç: Yanındaki dişiye hava atmak için, içinde Cowboy kelimesi geçen bir mangayı, Clint Eastwood kafasıyla özdeşleştirebilen insanlar, oksijen tüketmeye inatla devam ediyorlar!

Fonda: Fleet Foxes - Quiet Houses

28 Temmuz 2009 Salı

45 kere...!

İçeri dalan gerizekalı bir kız heyecanla sordu:

-Pardon, burası 45'lik mi?
-Yandaki bar 45'lik!
dedim.
Israr etti:
-Ama bize Gardrobe'un altı dediler!! (ki Gardrobe dediği yer de iki bina yanda oluyor)
Çıkıştım:
-Burası bar'a benziyor mu sizce? Yan taraftaki bar işte!!!
-Peki, teşekkürler...

Dün de ayrı bir idiot gelmişti:
- Abi bi yardım etsen bana...
Bekledim bakalım ne çıkacak altından.
-Nedir? dedim
-ÖSS kitapları arıyorum, dedi.
-Birader biz çizgi roman dükkanıyız. Bir bak etrafına, dedim.
-Ya biliyorum da(yalana bak), belki yardımcı olursun nerede bulabilirim falan diye kemkümvikvik...
-Sorman gereken en son kişiye soruyorsun şu an, cadde üstünde bir sürü kitapçı var, sorsana onlara, dedim.
-Ya onlara da soracağım da işte sence nerede bulabilirim?
-Bak hala bana sormaya devam ediyorsun ama!!!
-Ya evet de...
-Bilmiyorum arkadaşım, git sor diğer kitapçılara allallaa!!
-Peki, iyi günler...

Ben bu yazıyı yazıp, bütün bu insanların, çok değerli oksijenimizi boşa harcadıkları konusundaki tezimi kendi kendime yinelerken, fonda Alice in Chains - Angry Chair(unplugged) çalmaktaydı.
[Winamp ve hayata dair plug-in'leri]

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Oturan Sürüngen (ironik)



Bu resmi stumbleupon denen siteden çaldım. Ama buraya koymazsam çok içimde kalacaktı.

Sürüngen sevmek, ayrıcalıktır!

Fon müziği: Wu-Tang Clan - C.R.E.A.M.

Wilbur Wants to Kill Himself


Bu blogu açarken sinema yazısı yazacağımı ya da bu konuda ahkam keseceğimi falan hiç düşünmemiştim ama son zamanlarda en keyif alarak izlediğim (Punisher: War Zone vb. filmleri aynı kategoride değerlendirmiyoruz tabii ki) film herhalde buydu. 

1. Mekanlar, karakterler, oyunculuk, senaryo vs. herşey çok iyiydi. İskoçya'da film çekmek ne çeşit bir Danimarkalı'nın aklına gelir çok merak ettim gerçi ama atmosfer müthişti. 

2. Wilbur'un "Why don't you fuck off?" şeklindeki çıkışları ise insanı küfür etmeye özendirecek kadar güzel ve aksanlıydı. 

3. Ve bir intihar filminde  "hayat güzeldir aslında" gibi denyo bir açılıma sürüklenmemek de çok başarılı bir hareket olmuş. 

Bu kadar. 

Fon müziği: Pink Floyd - Dogs 

26 Temmuz 2009 Pazar

Hala neler oluyor?

Tamam anladık çok güzel rüya gördük hayatımızda nadiren de olsa ama aynı rüyayı iki gece üstüste görmek de nesi? 

Gerçi 3 de olsa hayır demem 33 de olsa hayır demem. Ama durum sağlıklı değil pek.

Ve evet hala kimseye analtamıyorum (ya da anlatmıyorum). 

Bir dönem çok acaip rüyalar görerek geçirdim gecelerimi. Bardaki müşterilere alev topu (bildiğin fireball) fırlatmaktan tut, bir Gerekli Şeyler dolusu insanı katanayla biçmeye kadar (bildiğin bloodbath). 

Şimdi yine o yolda ilerliyorum sanırım. Bilinçaltım fazla mesai yapıyor sürekli. 

Fon müziği: Future Sound of London - Glass 

Hayatım boyunca vazgeçemeyeceğim şarkılardan biri sanırım. Böyle bir grup şarkıya da ayrı bir zaman ayıracağım bir ara.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Hate Free Zone: 1

Alter kızların yanında gezen, ince-uzun, bıyıklı ve converse'li adamlardan cidden nefret ediyorum.
Belirgin özellikleri:
Beberuhi bir surat üzerine bırakılmış Ahmet Mekin bıyığı
Sırt Çantası
Kapri pantolon
Salaş ama "dizayn" bir t-shirt
Boğazlı Converse All-Star
Para sıçmak ama sürekli züğürt öğrenci modunda takılmak.
Ego'yu sırt çantasında taşımak.
Her konuda fikir sahibi olmak ve bunu çevremize yansıtmakta bir sakınca görmemek.
Dayak istemek.

Fon müziği: Mr Scruff - Valley of the Sausages

Renkli Gazoz!



Logan temalı ürünler serisi: 3

Hayatımda bu kadar güzel bir gazoz kapağı (tapa) gördüğümü hatırlamıyorum.

Fonda: Fleet Foxes - Your Protector

Neler oluyor?

Bir bilsem..!
Sanırım tatilim geldi çok fena.
Ve de çözümleyemediğim mide krampları baş gösteriyor.
Hayatımın en güzel rüyalarından birini gördüm ayrıca. Ama kimseye anlatamıyorum da.
Mal gibi oldum, böyle kendi kendime konuşuyormuşum gibi.

Fonda yine aynı şarkı:
Lavender Diamond - Oh No

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Çarşamba'yı sel mi aldı ne?

Bir günü komple yok saymak nasıl bir kafa acaba?

Salı günü, kendimi Pazartesi'yi yaşıyor olduğuma öylesine inandırmışım ki, Çarşamba sabah erken gitmem gereken işe direk öğlen telefonla çağrılarak gidebildim.

Pazartesi gelen ve bir film çekimi için poster isteyen bir müşteri, Salı günü arayıp "yarın kaçta orada olursunuz?" dediği vakit, gayet rahat bir şekilde "12:00-12:30 arası" diyebilmişim.

Çünkü o sırada hala Pazartesi'yi yaşıyorum ben. 

Sonra eve gelip, bira açıp, film koyup (Wilbur wants to kill himself - ki bu başka bir blogpost konusu olacaktır-)  geç saatlere kadar izleyebilmişim. Telefonun alarmını da sabah 10:30 a kurmuşum. Geniş geniş hazırlanır, kahvaltımı eder öyle giderim işe diye.

Sabah işyerinden biri telefonla arayıp "abi sen gelmiyor musun bugün?" diye sorduğunda ters cevaplar verebilecek kadar Salı sanmışım koskoca Çarşambayı. 

Sonrası: Taksiye koşmak, trafiğe takılmak, taksicinin alkolik olması, karısının evden kovmuş olması ve ehliyetini evde unutması sonucu ceza yemiş olması (karısı eve sokmuyormuş). Yol boyu sigara yasağına sövmesi, günde kaç büyük rakı içtiği konusunda çeşitli savlar ortaya atması ama bunları anlatırken -allahtan- ayık olması...

Bunları yazarken fonda Aesop Rock - Bent Life çalması...

21 Temmuz 2009 Salı

Logan Sağlık Ocağı



Logan Temalı Ürünler Serisi: 2

Fon Müziği: Lavender Diamond - Oh No

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Çizgi Roman Bilirkişi Tablosu

1. KADEME: Bunlar en çok ve en iyi bilen kişiler. Çizgi roman okuma yüzdeleri %0.5 ile %1 civarı. Genelde X-Men filmlerini izleyip bütün Marvel evreni hakkında derin bir bilgiye sahip olabiliyorlar. Ama Hardcover ve TPB arasındaki farkı bir türlü öğrenemiyorlar. Gerçi bunlar TPB ve fasikül arasındaki farkı da bir türlü öğrenemiyorlar. Watchmen'in 12 kitaptan oluştuğunu inatla savunan ciddi bir kitle yaşıyor bu topraklarda. Ama başta da dediğim gibi o kadar çok biliyorlar ki, şaşırırsınız!

2. KADEME: Sandman kafası. Bunlar, bütün çizgi roman dünyasının Sandman üzerinden döndüğünü zanneden orta kademedeki çizgi roman tutkunları. Vertigo dünyasının dışına çıkmak bir yana, içinde bile fazla gezinemiyorlar. En uzağa gidebileni, Lucifer okuyor. Bunlar 1. kademe kadar iddialı tipler değiller. Ama yine de çok biliyorlar.

3. KADEME: Bunlar ikiye ayrılıyorlar. Bir kısmı sınırlı olarak Marvel-DC takip ederken, ikinci kısım bağımsız çizgi roman tutkunları. Her iki grup da, istikrarlı ve düzenli takip eden kişilerden oluşuyor. Bunların sadece Vertigo-Dark Horse-Image ekseninde gezenlerini de düşünürsek üçe ayırmak da mümkün olabilir. Bilirkişilik konusunda mütevazi bir duruşları var.

4. KADEME: Bunlar, her türlü çizgi romanı, her yayınevini, her seriyi elinden geldiğince takip etmeye çalışan, hayatının ve maddi imkanlarının bir kısmını bu işe ayırmış, gerçek çizgi roman tutkunu adamlar. Ama bir bok bildikleri yok. 1.ve 2. kademedeki adamlar bunlardan daha engin bir bilgiye sahip olduklarını her fırsatta iddia etmekte hiç bir sakınca görmüyorlar.

KLASMAN DIŞI:
Bunlar küçük gruplar halinde yaşayan klasman dışı adamlar.
1. "Ben Marvel sevmem" adamı: Bu adam Marvel ve DC arasındaki farkı bilmeyen adamdır. Marvel onun için pelerin ve maske anlamına gelir. DC dendiğinde mavi ekran verenine rastlanmıştır.
2. Çeviri duayeni: Bu adam her dilden her dile çevirinin en iyisini, en güzelini bilir. Ama o hayalini kurduğu "rüya gibi çeviri"ye hiçbir zaman kavuşamamıştır. Japonca bilmediği halde Dark Horse'un Berserk çevirilerini hiç beğenmeyen örneklerine rastlanmıştır. Genelde Türkçe çevirileri okuyup, hepsine ağır eleştiriler sarfetmeyi kendisine bir görev bilmiştir. En beğendikleri çeviri, genelde en kötü olanıdır.

Fon Müziği: Husky Rescue - Rainbow Flows

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Yöreseller


Bu fotoğrafı, Lonely Planet'in Signspotting serisindeki kitaplardan birinde görüp saatlerce güldüğümü hatırlıyorum. (Ama resmi ben taramadım. Google'da buldum)
Çok merak ettim bu yöredeki insanların neye benzediğini.
Böyle devasa bir uyarı tabelası koyduklarına göre, ortada saçma bir durum olmalı.

Fon Müziği: Curtis Mayfield - (Don't Worry) If There is a Hell Below, We're All Going to Go

I kalp Logan


Logan temalı ürünler serisi: 1


Fon Müziği: American Analog Set - Cool Kids Keep

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Nil Suratı Görmek

Standart bir çarşamba akşamı idi. İstiklal'den Balo Sokak'a döneyazmıştım ki, önümde zart diye duran bir mini cooper'ın sağ ön koltuğunun camında Nil Karaib(korsanı) suratıyla burun buruna geldim. Cama yapışmış bir şekilde gözünü dikti anlamsızca. Lan? tepkisini vermem ve kafamı çevirip uzaklaşmam birbirini takip ederken şunu düşündüm: Bir insanın suratı ne kadar büyük olabilir ki??? Kusuruma bakmasın ama tabela gibi resmen. 

Neyse...

Fon Müziği: Black Sabbath - Evil Woman

13 Temmuz 2009 Pazartesi

İçip içip eve gelme!



Şöyle bir LP kapağıyla karşılaştım bugün.

Anladığım kadarıyla içip içip eve gelen kocasına serzenişte bulunan bir country şarkıcısı ya da Oklahama'nın Kibariye'si falan heralde. (gerçi biraz Hülya Koçyiğit tipi var kadında ama)

Bu arada bu albüm ölmeden önce dinlememiz gereken 1001 albümden biriymiş.
Bir detay daha: Dalga geçtiğim kişi, country müzikte feminist akımın öncülerindenmiş. (sırf bu yüzden bile daha çok dalga geçebilirim ama geçmiyorum)

Fon müziği: Elbow - Don't Mix Your Drinks

9 Temmuz 2009 Perşembe

What Happened to the Caped Crusader???




Gelmiş geçmiş en karizmatik kahramanlardan biri olan Batman, neden hep birilerinin elinde oyuncak oluyor acaba?

Böyle su tabancası mı olur yahu?

Fon müziği: Red Hot Chili Peppers - Breaking the Girl

7 Temmuz 2009 Salı

Çizgi Roman Tutkusu

Sürekli uğrayan 13-14 yaşlarında bir çocuk var. Genelde fiyat sorup fazla pahalı olmayan serileri toplamaya gayret ediyor. En son annesiyle geldi bu. Hulk: Felaket adlı kitabı almak için para biriktirmiş. Ama belli ki ekmek almaya gönderildiğinde artan bozuk paralardan yapılmış bir servet var ortada. Bir avuç dolusu 5krş ve bir o kadar da 10krş la yaptı ödemeyi. Giyim tarzımız hiphop. Bol tişört, kafada kocaman bir şapka. Ama kafadaki şapka KESK şapkası.
"Okuması en zevkli çizgi roman budur işte" dedim çocuğa. Bir azim var ortada. Kasmış onu almak için. Bu vesileyle .cbr formatında çizgi roman indirip okuyan bütün arkadaşların da bir kez daha kulaklarını çınlatabilirim.

Fon müziği: Babe Ruth - The Mexican

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Conan

Sevgili günlük,

Bugün Tufan yanıma uğradı.
Masada duran "Barbar Conan'ın Vahşi Kılıcı" adlı kitabı gösterip:
"Abi sen bu kitabı okudun mu?"
diye sordu ve günüme renk kattı.

Fon müziği: Bobby Wommack - 110th Street