Bir günü komple yok saymak nasıl bir kafa acaba?
Salı günü, kendimi Pazartesi'yi yaşıyor olduğuma öylesine inandırmışım ki, Çarşamba sabah erken gitmem gereken işe direk öğlen telefonla çağrılarak gidebildim.
Pazartesi gelen ve bir film çekimi için poster isteyen bir müşteri, Salı günü arayıp "yarın kaçta orada olursunuz?" dediği vakit, gayet rahat bir şekilde "12:00-12:30 arası" diyebilmişim.
Çünkü o sırada hala Pazartesi'yi yaşıyorum ben.
Sonra eve gelip, bira açıp, film koyup (Wilbur wants to kill himself - ki bu başka bir blogpost konusu olacaktır-) geç saatlere kadar izleyebilmişim. Telefonun alarmını da sabah 10:30 a kurmuşum. Geniş geniş hazırlanır, kahvaltımı eder öyle giderim işe diye.
Sabah işyerinden biri telefonla arayıp "abi sen gelmiyor musun bugün?" diye sorduğunda ters cevaplar verebilecek kadar Salı sanmışım koskoca Çarşambayı.
Sonrası: Taksiye koşmak, trafiğe takılmak, taksicinin alkolik olması, karısının evden kovmuş olması ve ehliyetini evde unutması sonucu ceza yemiş olması (karısı eve sokmuyormuş). Yol boyu sigara yasağına sövmesi, günde kaç büyük rakı içtiği konusunda çeşitli savlar ortaya atması ama bunları anlatırken -allahtan- ayık olması...
Bunları yazarken fonda Aesop Rock - Bent Life çalması...
Tweet
0 yorum:
Yorum Gönder