Seneler sonra tekrar aynı şeylerden bahsetmek, hatta üzerine daha birsürü şeyden bahsetmek.
"Birer bira içeriz" desturuyla yola çıkıp gece 2:30 da şen şakrak evlere dağılmak.
Çin Büfe'ye dönen yol üzerindeki sarı demirlerden birinde ayakkabımı bağlarken arkamdan geçen taksicinin camdan kafayı uzatıp "okeey okeey" diye bağırması...
Gece bir noktadan sonra Thales'e doğru yürürken, sokaktaki türkü barların kapısındaki hanutçulardan birinin omuzuma sarılıp "kamooon mister, velkaaam" diye bizi bara davet etmesi...
10 senedir Taksim'de olmama rağmen, dün gece, bütün Taksim'in beni turist sanması...
Biz Urban'da oturup bira içerken, Alkan'ın araması, "abi biz Özlem'in doğumgününü nerede kutlayalım?" diye sorması ve benim "Abi senin karının doğumgünü, nerede kutlayacağını bana mı soruyorsun?" diyerek kopmam; kopmamız...
Seneler içinde hiç değişmeyen şeyin, bütün bu garip olayların bir şekilde biz birlikte birşeyler yapıyorken başımıza gelmesi ya da bana öyle geliyor olması...
bu esnada çalan şarkılar:
Barber - Adagio for Strings
Unkle - Be There
Tweet
4 Ağustos 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder